TEMİZLİK TAKINTISI (MAT-10)
Kadın bundan on yıl önce kimse ile paylaşmadığı ve "benimle kabre gidecek" dediği bir günah işlemiş. O günden sonra kendisini ibadete vermiş. İçine kapanmış, evinden dışarı doğru dürüst çıkmıyor. Çok agresif ve zaman zaman sinir krizleri geçiriyor, sosyal hayatı bitmiş. Temizlik takıntısı hastalık seviyesine ulaşmış.
Meselenin biraz derinine inince kullandığı büyük bir isyan cümlesiyle karşılaşıldı. "Bu günahımdan ötürü Allah beni affetmez." Bu sözüyle çarpılmış, şeytana kapı açmış farkında değil. Allah'ın Tevvab, Ğaffar, Kuddüs, Rahim, Afüvv esmalarının dışına düşmüş. Cenab-ı Hakka ait bir sıfatı yüklenmeye kalkmış, kendi kendini affetmeye teşebbüs etmiş ve kendini ibadete vermiş. Buna da güç yetiremeyince dengeyi kaybetmiş.
"De ki: «Ey kendi aleyhlerine haddi aşmış kullarım, Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah, bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir"(Zümer, 53) ayetinin hükmüne ve "Allah, kulunun tevbesini, canı boğazına gelmediği müddetçe kabul eder.” (Ahmed bin Hanbel, Müsned, II/132) beyanına itimat etmemiş.
Mükemmel kul olma sevdası tekebbürdür. Kendi sevabı ile cennete gitmek isteyen çarpılır.
“Hiç kimse kendi ameliyle cennete girmez.”
“Sen de mi ya Resulallah!” dediklerinde de,
“Evet ben de; meğer ki Rabbim beni rahmetinin kucağına almış olsun.”(Buharî, Rikak,18; Müslim, Münafikîn, 71-73).
Tevbe edince kabulü kısmına karışır "beni affetmez" dersek o an çarpılırız. Burada bir anlamda Allah'ın vaadinden döndüğünü ima etmiş oluruz.
Tevbe konusunda tüm günahlarımdan ifadesinden ziyade bizzat olaya veya günahın çeşidine göre tevbe edilmeli. Her hastalığa aspirin kullanılmıyor. İnsan hangi esmanın hukukunu çiğnemişse ona göre tevbe etmeli.
Bu kişi Cenab- Hakka ait olan kulunu affetme dairesine girmiş. Bizzat bu cürmüne tevbe etmeli. bu kişi "Allah'ım kendi günahımı senin rahmetinden büyük görerek Rahim ismine, kendimin arınamayacağımı düşünerek Kuddüs ismine, tevbemin kabul edilmeyeceğini düşünerek Tevvab ismine, Allah beni affetmez diyerek Ğaffar ismine hürmetsizlik ettim. Beni affet" diyerek yedi günlük oruç, tevbe namazı, sadaka ve günlük;
Estağfirullah ya Tevvab
Estağfirullah ya Ğaffar
Estağfirullah ya Kuddüs
Estağfirullah ya Rahim
terapi programı ile normale dönebildi.
Günahların en büyüğü, insanın Allah’ın rahmetinden daha büyük bir günah olabileceğini düşünmesidir. Bu, Allah’a âcizlik, yetersizlik isnat etmektir. İnsanın en büyük günahlarından biri ve kendisine yaptığı en kahredici zulüm budur (39/Zümer, 53; 15/Hıcr, 36; 12/Yûsuf, 87).
Ayetlerde Allah'ın rahmetinden ümit kesme bir kafir sıfatı olarak zikredilmektedir.
"Ey oğullarım! Gidin Yûsuf'u ve kardeşini araştırın. Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden ümidini kesmez." (Yûsuf Suresi, 87)
Ey iman edenler! Kendilerine Allah'ın gazap ettiği, kabirlerdeki kafirlerin ümit kestikleri gibi tamamen ahiretten ümitlerini kesmiş bir toplumu dost edinmeyin. (Mümtehine Suresi, 13)
Allah'ın âyetlerini ve O'na kavuşmayı inkar edenler var ya; işte onlar benim rahmetimden ümit kesmişlerdir. İşte onlar için elem dolu bir azap vardır. (Ankebût Suresi, 23)
Allah’ın rahmetinden, sapıklardan başka kim ümit keser?” (15/Hıcr, 56)
Rabbinize yalvara yakara ve gizlice duâ edin. Bilesiniz ki O, haddi aşanları sevmez. Yeryüzü ıslah edildikten sonra orada bozgunculuk yapmayın. (Allah’ın azâbından) korkarak ve (rahmetini) umarak O’na duâ edin. Muhakkak ki ihsan sahiplerine/iyilik edenlere Allah’ın rahmeti çok yakındır.” (7/A’râf, 55-56).
Kadın bundan on yıl önce kimse ile paylaşmadığı ve "benimle kabre gidecek" dediği bir günah işlemiş. O günden sonra kendisini ibadete vermiş. İçine kapanmış, evinden dışarı doğru dürüst çıkmıyor. Çok agresif ve zaman zaman sinir krizleri geçiriyor, sosyal hayatı bitmiş. Temizlik takıntısı hastalık seviyesine ulaşmış.
Meselenin biraz derinine inince kullandığı büyük bir isyan cümlesiyle karşılaşıldı. "Bu günahımdan ötürü Allah beni affetmez." Bu sözüyle çarpılmış, şeytana kapı açmış farkında değil. Allah'ın Tevvab, Ğaffar, Kuddüs, Rahim, Afüvv esmalarının dışına düşmüş. Cenab-ı Hakka ait bir sıfatı yüklenmeye kalkmış, kendi kendini affetmeye teşebbüs etmiş ve kendini ibadete vermiş. Buna da güç yetiremeyince dengeyi kaybetmiş.
"De ki: «Ey kendi aleyhlerine haddi aşmış kullarım, Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah, bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir"(Zümer, 53) ayetinin hükmüne ve "Allah, kulunun tevbesini, canı boğazına gelmediği müddetçe kabul eder.” (Ahmed bin Hanbel, Müsned, II/132) beyanına itimat etmemiş.
Mükemmel kul olma sevdası tekebbürdür. Kendi sevabı ile cennete gitmek isteyen çarpılır.
“Hiç kimse kendi ameliyle cennete girmez.”
“Sen de mi ya Resulallah!” dediklerinde de,
“Evet ben de; meğer ki Rabbim beni rahmetinin kucağına almış olsun.”(Buharî, Rikak,18; Müslim, Münafikîn, 71-73).
Tevbe edince kabulü kısmına karışır "beni affetmez" dersek o an çarpılırız. Burada bir anlamda Allah'ın vaadinden döndüğünü ima etmiş oluruz.
Tevbe konusunda tüm günahlarımdan ifadesinden ziyade bizzat olaya veya günahın çeşidine göre tevbe edilmeli. Her hastalığa aspirin kullanılmıyor. İnsan hangi esmanın hukukunu çiğnemişse ona göre tevbe etmeli.
Bu kişi Cenab- Hakka ait olan kulunu affetme dairesine girmiş. Bizzat bu cürmüne tevbe etmeli. bu kişi "Allah'ım kendi günahımı senin rahmetinden büyük görerek Rahim ismine, kendimin arınamayacağımı düşünerek Kuddüs ismine, tevbemin kabul edilmeyeceğini düşünerek Tevvab ismine, Allah beni affetmez diyerek Ğaffar ismine hürmetsizlik ettim. Beni affet" diyerek yedi günlük oruç, tevbe namazı, sadaka ve günlük;
Estağfirullah ya Tevvab
Estağfirullah ya Ğaffar
Estağfirullah ya Kuddüs
Estağfirullah ya Rahim
terapi programı ile normale dönebildi.
Günahların en büyüğü, insanın Allah’ın rahmetinden daha büyük bir günah olabileceğini düşünmesidir. Bu, Allah’a âcizlik, yetersizlik isnat etmektir. İnsanın en büyük günahlarından biri ve kendisine yaptığı en kahredici zulüm budur (39/Zümer, 53; 15/Hıcr, 36; 12/Yûsuf, 87).
Ayetlerde Allah'ın rahmetinden ümit kesme bir kafir sıfatı olarak zikredilmektedir.
"Ey oğullarım! Gidin Yûsuf'u ve kardeşini araştırın. Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden ümidini kesmez." (Yûsuf Suresi, 87)
Ey iman edenler! Kendilerine Allah'ın gazap ettiği, kabirlerdeki kafirlerin ümit kestikleri gibi tamamen ahiretten ümitlerini kesmiş bir toplumu dost edinmeyin. (Mümtehine Suresi, 13)
Allah'ın âyetlerini ve O'na kavuşmayı inkar edenler var ya; işte onlar benim rahmetimden ümit kesmişlerdir. İşte onlar için elem dolu bir azap vardır. (Ankebût Suresi, 23)
Allah’ın rahmetinden, sapıklardan başka kim ümit keser?” (15/Hıcr, 56)
Rabbinize yalvara yakara ve gizlice duâ edin. Bilesiniz ki O, haddi aşanları sevmez. Yeryüzü ıslah edildikten sonra orada bozgunculuk yapmayın. (Allah’ın azâbından) korkarak ve (rahmetini) umarak O’na duâ edin. Muhakkak ki ihsan sahiplerine/iyilik edenlere Allah’ın rahmeti çok yakındır.” (7/A’râf, 55-56).

Yorumlar
Yorum Gönder